18 Mayıs 2008 Pazar


*Beyza'ya bir şiir...


NE GÜZEL GÜLÜYORSUN SEN
-Beyza’cığıma-

Ne güzel gülüyorsun sen,
Derin mavi bir ırmağın dipsiz heybeti gibi.
Kuytu girdapları dinleyip geçmiş
Asi Çoruh Nehri gibi…

Ne güzel gülüyorsun sen,
Koyu yeşil vadilerin ferahlığı gibi.
Kurupınar’dan Civan’a dek zümrütçe dökülmüş
Yol boyu bahçeler gibi…

Ne güzel gülüyorsun sen,
Zamanın dışında, bulutların üstünde gibi.
Yaşlı bir kaya kütlesine konmuş
Sevecen Oltu Kalesi gibi…

Ne güzel gülüyorsun sen,
Sadece kendin gibi değil, daha çok kişi gibi;
Nisa gibi, Miraç gibi, annen ve baban gibi…
Hiçbir şey gölgelemesin ne olur
Bu harika
Bu eşsiz
Gülücükleri…

Savaşkan…
.

*Savaş dayımdan bir yazı:

Sevgili Savaş dayım, 7 Mayıs günü dünyaya gelen en küçük kuzenim Damla için kendi internet sitesinde bir yazı yayınlamıştı. O yazıyı ben de siteme aynen alıyorum. Böylece, Damla'nın doğum günü kutlamasına uzaktan katılıyorum. İyi ki doğdun sevgili kuzenim; birlikte çok eğleneceğiz, hele biraz büyü!..


BİR “DAMLA” DÜŞTÜ EVRENE!..

7 Mayıs artık çok çok özel bir tarih benim için; çünkü evrene bir “Damla” düştü 7 Mayıs’ta…

Yeğenim Damla 7 Mayıs sabahı yaşama merhaba dedi. Annesi ve babası, adının Damla olmasına uzun zaman önce karar vermişlerdi. O’nun adı ısınan küremize ve azalan su kaynaklarımıza her gün gönderme yapacak, sonsuz bir berekete topluca duyduğumuz özlemi bize her gün yeniden anımsatacak.

Doğduğu hastanenin koridorlarında değil ama bir başka hastanenin kokusu üstüme sinmişken öğrendim O'nun doğumunu. Sevgili kız kardeşimin zor zamanını bölüp paylaşırken, uzaktan öyle güzel geldi ki Damla'nın doğum çığlığı, günlerin sıkıntısı bir anda uçup gidiverdi...(Buradan sonraki bölümde Damla’cığıma sesleneceğim,birgün kulağına aynı metni kendi sesimle mırıldanabilmek umuduyla...)

Yaşamdan ürkme sakın sevgili yeğenim. Yaşam her şeye rağmen güzel, hem de çok güzel. Bak, sana daha sağlıklı bir nefesle merhaba diyebilmek için eski dostlarımın en kötüsüne -tek kötüsüne; çünkü eski dostlarım içinde kötü olanı yok!- veda ettim; artık sigara içmemeyi düşünüyorum. Bu kararıma ne kadar sadık kalacağımı zaman gösterecek ama bil ki seni karşılama törenimin bir parçası olsun, aklımdan hiç çıkmasın diye bugünü seçtim. Hiç unutmayacağım 7 Mayıs’ı…

Biliyor musun, gerçekten özel bir günde doğdun: 1924’ün 7 Mayıs’ında Cumhuriyet gazetesi yaşama merhaba demiş. Doğum günün Türkiye’nin en emekçi ama en pahalı, çizgisi belli ama belki en çok tartışılan gazetesiyle aynı gün olacak, ilginç!..

1973’ün 7 Mayıs’ında tarihimizdeki ilk kadın Meclis Başkanvekili göreve başlamıştı. Dilerim yazgın seni hep güzel yerlere taşır; yine de bilinen politika literatüründen olabildiğince uzak bir yaşam dilerim sana.

Bu, kesinlikle “Politikadan uzak dur!” demek değil! Tersine, büyüdükçe öğren, öğrendiğini yay ve bilgini insanların yararına kullan gelecekte. Politikadan anladığım şey budur benim. Başkaları ne anlar bilemem…

1986’nın 7 Mayıs’ında çok sevdiğim bir öykü yazarı olan Haldun Taner vefat etmiş. Belki sen gelecekte, doğum gününü kutlayacağın bir günde, Haldun Taner’i anımsarsın. Umarım anımsarsın; çünkü insan belleği güzel şeyleri anımsadıkça ışıldar, değerlenir ve yeni güzellikler yaratmaya güdülenir… O büyük yazarın 1956'da yazdığı "Salt İnsana Yöneliş" öyküsünü bulup okumak amcanın sana verdiği -aslında doğumunla başlayan ve bir ömür sürecek hem çok eğlenceli hem çok sıkıcı geçecek öğrenim yaşantındaki- ilk ödev olsun. Tabii yaşın gelince arayacaksın bu öyküyü ve belki bugünden sonra on dört, on beş yıl beklemen gerekecek. Kaygılanma, zaman denen şeyin tüm servetlerin en hızlı tükeneni olduğunu kısa sürede öğreneceksin; sen de hepimiz gibi yarışacaksın zamanla.

Baban ve ben yarışmıştık; kapının eşiğine oturup dondurma yaladığımız çağ bitince yarışı bıraktık ve artık korkuyoruz yaşlanmaktan. Korkuyoruz Sevgili Damla; çünkü büyüyüşünü görmek istiyoruz... Her neyse, lafı uzattığı için amcanın kusursuna bakma.

Demek istediğim şey kısaca şu: Seni çok seviyorum sevgili yeğenim. Diğer yeğenlerimi, Beyza’yı, Nisa’yı, Miraç’ı çok sevdiğim gibi; ama senin bir farkın var: Daha hiç görmedim seni. Birkaç gün, belki birkaç hafta sabretmek zorundayım seni koklayabilmek için. O güne kadar iyi bak kendine; annene ve babana da mukayyet ol. Şimdi öyle heyecanlılar ki kesinlikle bir tek sen yatıştırabilirsin bu heyecanı.

Birkaç saatlik halinin fotoğrafı yarınki halini yansıtmayacağından, şimdi bana gönderilecek bir fotoğrafın seni beynimde somutlaştırabileceğini düşünmüyorum. Çıplak gözle görünceye, sigarayı bıraktıktan sonra hassaslaşan burnumla da koklayıncaya kadar kendine iyi bak…Öpüyorum seni küçük Damla'cığım…

Savaş amcan...
.